Yeşili, mavisi, hatıraları ve zorlu yollarıyla Rize…

Yeşili, mavisi, hatıraları ve zorlu yollarıyla Rize… Hakan Temiztürk-ERZURUM Rize, güzel yurdumuzun en güzel köşelerinden biri… Her mevsim yeşil, her zaman göz alıcı… Reis’in memleketi aynı zamanda; hızla gelişmesini, daha da güzelleşmesini buna bağlayanlar var haliyle… (Gelişme demişken, sanayileşmeden, kalkınmadan, ekonomik büyümeden bahsetmiyoruz. Bu bakımdan pek ilerleme kaydedilemediğini söylemek lazım. Süslü ve gösterişli binalar, yollar-kavşaklar,..

Tarih : Okunma : 18 Defa Okundu... Yorum Yap

Yeşili, mavisi, hatıraları ve zorlu yollarıyla Rize…

Hakan Temiztürk-ERZURUM

Rize, güzel yurdumuzun en güzel köşelerinden biri… Her mevsim yeşil, her zaman göz alıcı… Reis’in memleketi aynı zamanda; hızla gelişmesini, daha da güzelleşmesini buna bağlayanlar var haliyle…

(Gelişme demişken, sanayileşmeden, kalkınmadan, ekonomik büyümeden bahsetmiyoruz. Bu bakımdan pek ilerleme kaydedilemediğini söylemek lazım. Süslü ve gösterişli binalar, yollar-kavşaklar, daha düzgün cadde ve sokaklar, havaalanı, liman gibi yatırımlar, gelişmişlik görüntüsü veriyor şehre…)

Rize’yi benim için anlamlı kılan birkaç husus daha var

:https://www.haberimrize.com/yesili-mavisi-ha…-yollariyla-rize/

Öncelikle liseyi okuduğum şehir Rize. Sağlık Meslek Lisesinin bir kısmını 1986-88 arasında (Ukrayna’da Çernobil faciasının yaşandığı dönemde) bu şehirde okudum. İki buçuk yılım geçti Ziraat’a çıkan yolun üzerinde, sokak arasında, mahalle içinde dört katlı bir apartmandan uyarlama küçücük okulda. Okul küçüktü ama öğrenci sayısı da azdı zaten. 52 kişiydik ve biz sağlık memuru olarak mezun olup okuldan ayrılana kadar da öğrenci alınmamıştı. Okul küçük, öğrenci sayısı azdı ama çok mutlu, çok huzurlu ve eğlenceli bir lise hayatı yaşamıştık. Neredeyse güneşi göremedik o süre boyunca; hep yağmur hep yağmur! Buna rağmen Hami Hocanın zoruyla, delişmen ama aynı zamanda spora yatkın arkadaşlarımızın hevesiyle Dosma’da bir ilkokulun çamurlu bahçesinde top oynamaktan, kıran kırana maç yapmaktan kendimizi alamazdık. (Yıldıray, Oğuz, Yaşar, Ahmet, Ömer, Selim ne kadar yatkınsa da ben hevesli olsam da beceremezdim futbolu! Ama bana da hakemlik yaptırırdı Hami Hoca; yaptırırdı ama çok da itiraz ederdi kararlarıma!)

Rize, aradan geçen 30 küsur yıldan sonra bana yeni dostlar kazandırdı; bu bakımdan da ayrı bir anlamı var benim için bu güzel şehrin… Bayram Ali Kavalcı ve İsmet Kösoğlu hem gazetecilikleri hem cemiyet insanı olmaları ile Rize’de çok sevilen sayılan iki değerli insan. Onlarla tanışalı çok olmadı ama ikisi de saygın bir yer edindiler bende.

Rize’ye son ziyaretim birkaç saatlik olabildi sadece. Ama bu kısa süreye bu iki saygın insanla da görüşmeyi sığdırdım. Nezaketlerine ve ilgilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.

Rize’yi benim için daha da anlamlı kılacak bir başka iş ise -ne yazık ki- istediğim gibi gitmiyor: Rize Sözlü Basın Tarihi çalışmama Rizeli gazetecilerin bir kısmı –şimdilik- pek iltifat etmedi; röportajlarla oluşacak bu kitap işi, kendilerine ilettiğimiz sorulara cevap verilip verilmemesine bağlı olarak

tamamlanacak veya akim kalacak. Umarım bu sitemim yerini bulur ve kitap çalışmamız sonuca ulaşır.

Bu yazıyı yazmaya iten sebeplerden biri de Rize Kitap Fuarı oldu. Rize gibi nispeten küçük bir şehirde oldukça büyük ve çok katılımlı, ilginin de çok yoğun olduğu bir fuarın düzenlenmiş olması takdire şayan. Pazartesi olmasına rağmen ziyaretçi sayısının fazlalığı dikkat çekiciydi. Türk Ocakları standında kitaplarını imzalarken kısa bir süre sohbet ettiğim İsmet Kösoğlu, fuara ilginin hafta sonunda çok daha iyi olduğunu söyledi.

Kitap fuarları, kitabın hayatımızdan iyice çekilmeye başladığı bu dönemde çok gerekli; insanlar belki fuar ziyaretinin, buralardaki kampanyaların, reklamların etkisiyle kitap alıp okuyacaklar… İnsanların kitapla buluşması neredeyse imkânsız artık… (Bu arada, kitap fuarındaki kısa turda kitap ayraçlarının 10 liradan satıldığını (evet, bir ayraç 10 lira ve satılık!) görmek, oldukça rahatsız ediciydi)

Son değini, Rize’ye ulaşımla ilgili olsun: Rize’ye havadan ve Sahil Yolunu kullanarak karadan gitmek çok kolay. Sahil Yolunda deniz kenarında seyahat etmek keyifli de… Ancak Rize-Erzurum arası, Ovit Tünelinin açılmış olmasına rağmen işkence gibi. Hele de karanlığa kalınırsa, çık çık bitmez yokuşlar, sonu gelmez virajlar, bozuk zeminli yollar hepi topu 250 km’lik yolu çekilmez kılıyor, 3-4 saate çıkarıyor.

İspir-Erzurum arasındaki tünellerin bir türlü tamamlanamaması, Erzurum’u hem Karadeniz’e hem de İyidere Limanına, yani uluslararası ticarete bağlayacak imkândan mahrum bırakıyor. Tahsin Bayramoğlu’nun 40 yıldır mücadelesini verdiği bu bağlantı yolu/yolları ve tünelleri tamamlandığında İspir üzerinden Rize’ye varmak bir buçuk saate mümkün olacak. Böylece hem Erzurum, Karadeniz’e bağlanmış olacak hem de Rize’nin İyidere Limanı üzerinden Anadolu’nun içlerine ve dünya ticaretine irtibatı sağlanmış olacak. Erzurumlular hafta sonunun Rize’de, Karadeniz sahilinde geçirme imkânına kavuşacak böylece…

Rize’ye, Rizeli dostlara -ve bu vesileyle Rize Sağlık Meslek Lisesinden hocalarıma ve arkadaşlarıma- selam olsun.

İlk yorumu siz yazın

betnis giriş
betnis
yakabet giriş