RİZE’DE YAŞANMIŞ FIKRA GİBİ OLAYLAR

RİZE’DE YAŞANMIŞ FIKRA GİBİ OLAYLAR Her geçen gün daha da kirlenen bir dünyada hayatı yaşanır kılmak için olaylara gülen gözlerle bakabilmek Karadenizliler’in özünde var. Karadeniz’den bi haber olanlar, televizyonlarda, sinemalarda Karadenizli’yi canlandırdı yıllarca… Kafalarda, uydurma Temel fıkraları ile farklı Karadenizli tiplemeleri çizildi. Oysa Karadeniz’le, Karadenizli’yle ilgili fıkra üretmek gereksiz bir uğraştı. Çünkü hayata hep güzel..

Tarih : Okunma : 156 Defa Okundu... Yorum Yap

RİZE’DE YAŞANMIŞ FIKRA GİBİ OLAYLAR
Her geçen gün daha da kirlenen bir dünyada hayatı yaşanır kılmak için olaylara gülen gözlerle bakabilmek Karadenizliler’in özünde var. Karadeniz’den bi haber olanlar, televizyonlarda, sinemalarda Karadenizli’yi canlandırdı yıllarca… Kafalarda, uydurma Temel fıkraları ile farklı Karadenizli tiplemeleri çizildi. Oysa Karadeniz’le, Karadenizli’yle ilgili fıkra üretmek gereksiz bir uğraştı. Çünkü hayata hep güzel tarafından bakan Rizelilerin gündelik hayatı doğal fıkralarla doludur. İşte bu fıkralardan oluşturduğum ve 2008 yılında yayınlanan Rize’de Yaşanmış Fıkra Gibi Olaylar kitabından bir seçki:

Pazar’i rezil etmeyelum
Pazarlılar tarafında çok sevilen Pazar’ın renkli is Çamlı Hakkı nasıl olduysa bir gün Ankara’ya gider. Sokakta karşılaştığı Pazarlı:
-Hakkı, sen burada ne yapıyorsun? der ve para vermeye kalkar.
Hakkı başını kaldırır ve kendisini tanıdığını belli etmemesini
isteyerek:
-Sus der, Pazar’i rezil etmeyelum.

Vali’ye oğlum diyemem
Rize Valisi Fikret Ersanlı ile Ekrem Orhon, vilayet konağından
hareket edip Turist Otel’e doğru araba ile yol almaktadırlar.
Vali, sürekli Ekrem Orhon’a takılır. Orhon da lafın altında
kalmaz, taşı gediğine koyardı. O sıralar Orhon’un evlenme durumu
var. Hastahane başhekimi Mazhar Basa da işin içinde.
Vali Ersanlı, Orhon’a :
-Yahu Ekrem, bu işin olacağı yok, gel ben sana anamı vereyim
de bu iş bitsin, der.
Rahmetli Orhon :
– Anani almam bir şey değil da koskoca valiye nasıl “Oğlum”
diyeceğim, onu hesap ediyorum.
Bu arada rahmetli Seyfi direksiyonu şaşırır ve zılgıtı yer.

1950’ye ancak Gelduk
Yaz ayları Turist Otel’in bahçesi oldukça renkli simaların
bulunduğu rakı sofralarının saatlerce sohbet edildiği serin bir
yer olarak revaçtadır. Yine böyle bir akşam Hüseyin Memişoğlu
eski bir arkadaşı Hamza Demirel’i yemeğe davet eder.
Hamza dinlemede, Hüseyin ise devamlı anlatmaktadır. Yan
masada Arif Suyabatmaz, Hamza’ya seslenir.
-Allah sabırlar versin Hamza ne alemdesin?
Hamza Demirel:
-Ancak 1950’lere geldik. Daha kırk senemiz var.

İş değil fiş istedim
Rize TV Haber müdürü Kemal Akçan televizyonundan ayrılmış,
yine basın camiasında iş aramaktadır.
Ardeşen’den hemşehrisi olan Çay TV Genel Yayın Yönetmeni
Arif Akmermer’e uğrar ve iş ister. Akmermer, kendisine
uygun bir işin olmadığını belirtir. Ayrıca birkaç yerde Kemal
Akçan benden iş istedi, yardımcı olamadım der. Bu durumu
öğrenen Akçan, bir gün Rize belediye parkında karşılaştığı Akmermer’e:
-Ben senden iş değil fiş istedim, vergi iadesinde kullanacaktım
der.

Bir şey yapamaz mıyız?
Çay TV Genel Yayın Yönetmeni Arif Akmermer, televizyonu
adına açık havada bir müzik programı düzenleyecektir.
Programın yapılacağı gün havanın nasıl olacağını öğrenmek
için Meteoroloji Müdürü’nü arar:
-Hocam Salı günü hava nasıl?
-Yağışlı.
-Bir şey yapamaz mıyız?

Yağabilur da…
Medet Rakıcı, Denizcilik Yüksek Okulundan ayrılmış fakat
denizciliğe karşı olan sevgisini kaybetmemişti. Arkadaşları
onun bu konuda merak ve kabiliyetini bildikleri için bir gün
hava tahmininde bulunmasını isterler. O da ufuklara bakar
bakar ve şu cevabı verir:
—Yağabilur da yağmayabilur da…

Babam da dedemden hatıra idi
Yılmaz Arayıcı, arkadaşını yazıhanesinde ziyaret eder. Oldukça
lüks döşenmiş olan yazıhanenin duvarında bulunan
tablo kazayla yere düşer ve kırılır. Yazıhane sahibi:
-Eyvah hatırası vardı, diye yakınır.
Yılmaz Arayıcı da cevabı yapıştırır:
-Babam da dedemden hatıra kalmıştı. Götürürken kimse
bana sormadı.

Perhiz
Milli güreşçi Necati Morgül bir ara kalbinden rahatsızlanır.
Doktorlar kesin ve sıkı perpiz uygulamasını isterler. Ayrıca
istirahat ve yorulmamak da var tabii. Yemeklerin tarifinde iki
adet ızgara köfte ve salata vardır, kesinlikle ağır yemek, fazla
yemek yasak.
Necati ne yapsın dayanamaz. Doktorun tarifesini uygulamak
için kendince bir yol bulur: Yarım kilo kıymadan ikiyüz
ellişer gramlık iki köfte.

Köpek bilmezse…
Ali Sırtlı üniversitede okurken burs alması için kendisine
kefil olan armatör Ziya Kalkavan’ın evine gitmesi gerekir. Saat
dokuzda gelmesi söylenen Sırtlı eve gelir, ama bahçenin girişinde
kocaman bir kangalla karşılaşır. Korktuğu için bir süre
içeri giremez. Ziya Kalkavan durumu görünce içeriden seslenir:
-Uşağum nerdesun? Hane dokuzda gelecektun?
-Bey amca ben dokuzda geldim ama bir saattir içeri giremiyorum.
Köpek bana havlayıp duruyor.
-Oğlum korkma bi şe etmez. Hem sen bilmeyi misun ki havlayan
köpek isirmaz.
-Bey amca ben bilmesine biliyorum da köpek biliyor mu?

Fatih Sultan KAR / İST.

İlk yorumu siz yazın

betnis giriş
betnis
yakabet giriş