DEKAN HOCANIN MELEKLERİ Bir hastanın duyguları kaleme dökülürse… “Burası neresi, neredeyim ben? Kapıdan itibaren hem asansör hem yönlendirme her taraf bir otel gibi düzenli, temiz mis gibi. Görevli personel gayet kibar, güler yüzlü. Yanlış yere mi geldim ben, tereddüt ile ilerlerken baktım sürgülü kapılar açılıyor. Yine tertemiz odalar, kabinler, koltuklarda hastalar ve başlarında en..
DEKAN HOCANIN MELEKLERİ
Bir hastanın duyguları kaleme dökülürse…
“Burası neresi, neredeyim ben? Kapıdan itibaren hem asansör hem yönlendirme her taraf bir otel gibi düzenli, temiz mis gibi. Görevli personel gayet kibar, güler yüzlü. Yanlış yere mi geldim ben, tereddüt ile ilerlerken baktım sürgülü kapılar açılıyor. Yine tertemiz odalar, kabinler, koltuklarda hastalar ve başlarında en az iki pırıl pırıl genç. Hatta lavabolar bile mis gibi tertemiz.
Hayran hayran yürürken derdimi anlattım ilk önce sekretere. Girişim yapıldı, muayene sırasında bir insan, bir hasta bu kadar mı özel hissettirilir? İlgi alaka, hizmet on numara. Filme giderken bile yanında bir genç -asistan sanırım- eşlik ediyor sana, o an hafta sonu çektiğim o korkunç iki güne bu güzel yer ve güzel insanlar ile tanışmama vesile olduğu için şükreder oldum.
Korkunç bir ağrı ile uyandım cumayı cumartesiye bağlayan gece. Yüzüm üç noktadan şişmiş, ağrı dayanılmaz ama çürük görmüyorum ağzımda, o da ilginç bir durum. Neyim var benim derken ağrı sızı içinde diş aciline gittim. Gereken müdahale ile sadece ilaç tedavisine başlandı ve daha beter bir ağrı ile eve döndüm. İlaçların fayda etmediği bu ağrı ile mücadelem iki gün eksta iğne ve ilaçlar ile devam ederken ramazan sebebiyle ve hafta sonu olduğundan google üzerinden bakıp aradığım hiçbir özel kliniğin de telefonuna ulaşamadım.
Telefon bu, çok fazla diş kliniği tıkladığımdan herhalde ana ekrana bir isim düştü, Allah’ım ne kaybederim ki? Çok çoğu cevap vermez, bu acı ile ona mı takılayım, dedim ve tıkladım. Bir kadın, ne de güzel kırmızının yakıştığı bir kadın profili : Zeynep Yeşil Duymuş
Hanımefendi. Profilde diş hekimliği bilgilerini okuyunca “sor”dedim kendime, belki açık bir yer vardır; belki müdahale edebilecek bir yer… Bir elimde buz kütlesini yüzüme tutuyorum, bir elimde telefon kendimi tanıtarak durumumu izah ettim. Verilen ilaçları yazdım ama bugün pazar hala aynı dayanamıyorum, dedim bir çare…
Googlede alternatif çareler ararken Zeynep Hanım’a yazdığımı bile unutmuşken dönüş yaptığını gördüm. Önce diş acilini önererek sonrasında pazartesi hekimliğe çağırdı.
Muhteşem pazartesi, nihayet gün başladı. Mesailer başladı ve diş hekimliği ile tanışmak bu güne kısmetmiş.
Acaba doğru yerde miyim, yoksa üniversite binasına mı girdim ?
Kapıdan itibaren tertemiz, mis gibi sessiz sakin, insanın kendi evi gibi samimi bir yer…
On numara bir hizmet, karşılamasından tedavi başlangıcına kadar, o koltuğa oturana kadar içerideki sükunet, insanı rahatlatan, gülümseyen insanlar… Bunlar diş doktoru ise yıllarca korktuğum o dar koridorlardaki insanlar kimdi?
Güler yüz, güler yüz tebessüm, gerçekten ilk tedavi tebessüm ile başlıyor burada. Hayran hayran bakınırken yüzümdeki şişler biraz inmiş, filmlerde çürük bir kök ve diş etlerimde yaptığı o tahribatın sonucu olduğunu öğrendiğim tedavi sürecim başladı.
Şimdi diş tedavini niye yazıyorsun ki diyebilirsiniz, ben o tedaviyi değil o tedavi sırasında bir hastaya bu kadar özel ve değerli hissettirilir, bunu kaleme alıyorum .
Herkes bilsin, herkes okusun ki burası Rize ,burası Rize de Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesi. Bir hastanın en çürük dişinin bile kurtarılmaya çalışıldığı, değerli hissettirildiği özel bir yer.
Bir kadın eli değmiş buraya. Yönetim ne kadar ilgili olursa personel de o kadar ilgili olur, ben her bir oturduğum koltukta ilgili doktorun ya da personelin yaka kartına bakmaya çalışıyordum. Neden mi, onlar bu binanın ve bu hizmetin yüzüydü, aynasıydı şu an. Hani tesadüfen biri ilgilidir de diğeri asabi falan olur, baştan savar olur ya… Hayır, burada tam olarak sekreterinden diş cerrahına, dolgu yapan doktordan asistan doktorlarına, röntgendeki görevliden röntgene giderken eşlik eden pırıl pırıl gençlere kadar hepsi hem teşekkürü hem takdiri hak ediyordu.
Ağzımdan kök sökülecek, ne yalan söyleyeyim geçmişin izleri film şeridi gibi geçiyor ve rezil olacağım şimdi koltukta, korkusu var iken doktor hanım sohpet ederek hadi geçmiş olsun dedi.
Gülmeye başladım, bu yaşımda diş koltuğunda gülüyorum. Allah’ım bir yerde bir kamera olmalı ve bunu yayınlamalı diye düşündüm. Diş korkusu çeken her çocuk ve yetişkine ders olarak verilmeli bu görüntü.
Ağrılar dinmiş, diş hekimliği fakültesinden ayrılırken aklımda sadece geri geleceğim ve tanışıp teşekkür edeceğim vardı.
…
Telefon ile ziyaret randevusu aldım bu sefer. Güler yüzlü bir sekreter Belgin Hanım karşıladı ve kapının ardında Zeynep Hanım… İlk kez karşılaştık ama sanki uzun zamandır tanışıyormuş gibi bir karşılama, güler yüz… Yukarıda yazdığım her şeyi anlattım ona. Böyle bir hizmetin başındaki kadını tanımak ve şahşen teşekkür etmek istedim, dedim .
Kadın eli değdiği ne kadar da belli dedim, her şey çok özenli, çok emek verilmiş, belli, dedim. İlk kez geliyorum buraya, dedim. Keşke daha önce gelmiş olsaydınız, dedi. Yapım aşamasında verilen emeği de görmüş olurdunuz.
Samimi bir sohbet geçti aramızda. Daha çok kadın olmalı dedim, idare amiri olarak ne güzel her yer çiçek bahçesi gibi, inşallah uzun yıllar bu koltukta hizmet verirsiniz. Hatta daha yukarı mevkilerde sizi görmek isterim ve bu günü anlatmak isterim dedim.
Kurban olduğum Mevla’m ne güzel insanlar yaratıyor diye geçti içimden. Hizmet için doğmuş sanki .
Burası dişçi ve buradakiler diş doktoru ise biz neden dişçi korkusu ile büyüdük ki? Şimdiki nesil ne kadar şanslı.
”Bağırma dışarda bekleyen hastaları korkutacaksın.” ya da ”Seninle uğraşamam, nazını çekemem.” Ben bunları yaşamış bir neslin temsilcisi olarak utana sıkıla yazıyorum bu sözleri. Sorardım eşe dosta, varmı bildiğin azarlamayan doktor, öyle giderdim.
Beyaz önlüklü melekler sardı etrafımı, bir sonraki tedavi sürecinde ve Banu Hoca, onun adını unutmam çünkü kanal tedavimin pisikiyatrisi gibi bir melek gibi şefkatle ağzımın içindeki tedavi sürecinde her yaptığı işlemi anlatarak uzun süren o yorucu anı güzelleştiren Banu Hoca’nın yüzünü ikinci tedavide gördüm. Siperliği yokken gerçekten bir melekmiş. Öğrencileri çok şanslı, iki öğrencisi tedaviye eşlik etti. Muhammet Emin kapattı dişi, aynı hocası gibi konuşarak özenle titizlikle ve güler yüzü ile uğurladı beni.
Tedavi güler yüzle başlayıp güler yüzle uğurlanmış olmanın mutluluğu ile devam ederken Doktor Aykut gelecekte kendisine gönül rahatlığı ile hasta yönlendirebileceğim titizlikle özenle bir sonraki tedaviye devam etti tıpkı Banu Hoca’sından öğrendiği gibi. Ne güzel bir zincirdi bu, dekan hocadan başlayıp diğer hocalara, onlardan genç doktorlara doğru ilerleyen bir güzel zincir… Ben tek bir hastaydım ama onlar yüzlerce hastaya bakıyorlar. Bir günde kim bilir kaç hastaya… Ve ben defalarca geldim buraya, her seferinde aynı ilgiyle karşılandım. Düşünsenize, ben yüzde birim ama benden kaç tane daha vardı ve onlar dekan hocanın melekleri her bir hastayı aynı güler yüz, aynı özenle tedavi ediyorlardı. Mesai gözetmeksizin işleme devam eden Doktor Aykut ilk gün ağrı sızı içinde nereden çıkacağım diye düşünürken asansöre kadar eşlik eden Doktor Muhammet Emin… Yarınlarımızı gönül rahatlığı ile emanet edeceğimiz pırıl pırıl gençler yetiştiriyor burada. Beyaz önlüklü melek Banu Hocaları.
İnsana insan olduğu için, kim olduğunu gözetmeksizin tedavisi edilen Rize’mize yakışan Rize’mizi ayna gibi yansıtan bu diş hekimliği fakültesi daha fazla övgüyü hak ediyor.
Emeği geçen herkese başta Dekan Hoca Zeynep Yeşil Duymuş Hanımefendi’ye, Dr.öğr.üyesi Banu Arıcıoğlu hanımefendi’ye sonsuz teşekkürler.
Yasemin Özçelik