YAŞANAN ACILAR, AHLAR, VAHLAR…

MAYIS-HAZİRAN BÖLGEMİZİN TAŞKIN PERİYODU VE YAŞANAN ACILAR, AHLAR, VAHLAR… Prof.Dr.HIZIR ÖNSOY Evet… Yine “EKİM-KASIM” Kış Taşkın Periyodunu, fazla acılar yaşamadan geçirdik. ‘’MAYIS-HAZİRAN” Yaz Taşkın Periyoduna girdik. Geçmişteki acılar, ahlar, vahlar çabuk unutuluyor. Hep aynı hikâye… ‘’Su ve Enerji Çağı’’nı yaşıyoruz. ‘’Küresel İklim Değişikliği’’nden söz ediliyor. . Gerçekten de, bu kapsamda, en önemli faktör olan ‘’SU’’..

Tarih : Okunma : 31 Defa Okundu... Yorum Yap

MAYIS-HAZİRAN BÖLGEMİZİN TAŞKIN PERİYODU

VE

YAŞANAN ACILAR, AHLAR, VAHLAR…

Prof.Dr.HIZIR ÖNSOY

Evet… Yine “EKİM-KASIM” Kış Taşkın Periyodunu, fazla acılar yaşamadan geçirdik. ‘’MAYIS-HAZİRAN” Yaz Taşkın Periyoduna girdik. Geçmişteki acılar, ahlar, vahlar çabuk unutuluyor.

Hep aynı hikâye…

‘’Su ve Enerji Çağı’’nı yaşıyoruz. ‘’Küresel İklim Değişikliği’’nden söz ediliyor. . Gerçekten de, bu kapsamda, en önemli faktör olan ‘’SU’’ gündemimizi oluşturuyor. Bugüne kadar, su potansiyelimizin varlığı dolayısıyla, suyumuzu, bir yandan hoyratça kullanırken, diğer yandan alabildiğine kirlettik, içme suyu şebekelerimizde ve sulama şebekelerindeki kayıpları görmezlikten geldik, umursamadık, umursamıyoruz hala.

Alışılageldiği gibi, günlük politikalarla, günümüzü kurtarmaya çalışıyoruz. Orta ve uzun vadeli planlarımız, bilimsel su yönetimimiz olmadı. Şu anda, su sorunu, bütün dünya ülkeleri kapısına geldi dayandı. Bunu biz de yakından hissetmeye başladık.

Yıllık 186 milyar metreküp brüt yüzeysel su potansiyelimizin, bazı kesimlere göre 110 milyar metreküp, bazı araştırmacılara göre 120 milyar metreküp, bana göre, suyun bir damlasının bile öneminin arttığı günümüzde, 150 milyar metreküp kullanılabilir kısmının, içme-kullanma-sulama-enerji üretiminde, maalesef sadece %40’ını kullanmakta, kullandığımızın da %60’nın kaybolduğu, geri kalanı denizlerimize veya komşu ülkelere doğru akıp gitmektedir.

Hala eski görüşlere bağlı olarak, sanki suyumuz fazladır diye düşünüyoruz. Ve fazla şeyi hesapsız kullanmağa devam ediyoruz. 15-20 yıl önceleri, kişi başı su tüketimi 4000 m3 kadar iken, bir yandan, iklim değişikliğinden, diğer yandan, hayat seviyesinin yükselmesi ve nüfus artışından dolayı, bu rakam 1200 m3/Kişi/Yıl değeri cıvarına gerilemiştir. Yani, artık, neredeyse, su fakiri ülkesi sınıflamasına doğr gidiyoruz.

1960’lı yıllarda, Sibirya petrol rezervleri, piyasalardaki varili 10 USD iken, işletilmezken, daha sonraları varili 30 USD’a çıkınca nasıl ki işletilmeye başlandı, suyumuz da böyledir.

Yaşadığımız şu dünyada, petrol mü su mu?

Sorusu sorulduğunda, elbet de ‘’SU’’ cevabı geçerlidir. Petrol ülkesi olan Cezayir’de, bir litre su, üç litre benzin fiyatında iken, bizim ülkemizde, üç litre benzin için yaklaşık 50 litre su parası ödüyoruz. Görülüyor ki, artık suyumuzun kıymetini bilelim.

Petrol boru hatları gündemdedir, su boru hatları neden gündeme girmesin?

Mevcut su potansiyelimiz dolayısıyla, suyumuz fazla mı az mı?

Dünya ortalaması civarında, Afrika ülkeleri yukarısındayız. Su zengini sayılamayız. Ancak, mevcut su potansiyelimizi, akılcı politikalarla, yönetimini gerçekleştirmeli, çok az kirleterek, kayıpları en aza indirerek kullanmalıyız. En kısa zamanda, kalıcı bir ‘’Su Politikaları Yasası’’ düzenlenmeli ve bir an evvel uygulamaya sokulmalıdır.

Bir yandan, su potansiyelimizi, rantabl olarak, ihtiyaçlara yönlendiremezken, diğer yandan, suyun zararlarında telef oluyoruz.

İşte, ‘’MAYIS-HAZİRAN’’ yaz taşkın periyodu kapımıza dayandı. Yağışsız bir kış mevsimi geçirdik. Toprak tamamen kuru, beton gibi geçirimsiz bir halde. Arkasından beklenen şiddetli bahar yağmurları oluşunca, yer altına sızamayan suların, neredeyse tamamı akışa geçecek ve istenmeyen taşkınları oluşturacak. Doğu Karadeniz Bölgesi dışında, ülkemizde, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanıyor şu anda.

Uzun yıllar söyledik, ısrarla söylemeye devam ediyorum. Bir yandan suyun fazlasının yarattığı zararları en aza indirmek, faydalarından azami şekilde yararlanmak için, bir an evvel, bilim adamları, uygulamacı kurumlar, iş adamları, bölge halkımız, sivil toplum örgütleri ile birlikte, “BÖLGESEL SU KONSEYİ”ni oluşturup, artık, günlük konuşmalardan, bilimin gösterdiği gibi, orta ve uzun vadeli çözümleri tartışılmasına, ’Temel Fıkrası’’ üretmek yerine “SUYU YÖNETME” etabına geçmeliyiz.

Yoksa her taşkın afetinin arkasından, ‘’Kriz Komiteleri’’ oluşturup, ‘’Sarı Çizmeleri’’ giyerek, önümüze de, bütün basını, televizyon kameralarını alarak, akarsu havzalarına inip, turlamak, ister istemez, ne kadar da ‘’Temel Fıkraları’’nı hatırlatıyor. Hâlbuki bunun yerine, taşkın felaketleri gelmeden, adeta ‘’Hırsız Eve Girmeden’’, ‘’Risk Yönetimleri’’ni oluşturup, kısa-orta-uzun vadeli çözümler aramak, su biliminin önerdiği asıl ve mantıklı yoldur.

İlk yorumu siz yazın

betnis giriş
betnis
yakabet giriş