VEFA VE KENAN BIYIK

VEFA VE KENAN BIYIK Korona Virüs dolayısıyla evlerdeyiz. Bu durum daha çok kitap okuma fırsatı oluşturdu. Daha çok yakın tarih, biyografı ve kişisel gelişim kitapları okuyorum. Fırsattan istifade bir yıl önce elime geçen “Trabzon Ticaretine Yön Verenler” isimli kitabı okuma şansım oldu. Günebakış Yayınları tarafından yayınlanan kitapta değerli ağabeyim Kenan Bıyık da yer alıyor. Bıyık..

Tarih : Okunma : 154 Defa Okundu... Yorum Yap

VEFA VE KENAN BIYIK
Korona Virüs dolayısıyla evlerdeyiz. Bu durum daha çok kitap okuma fırsatı oluşturdu. Daha çok yakın tarih, biyografı ve kişisel gelişim kitapları okuyorum. Fırsattan istifade bir yıl önce elime geçen “Trabzon Ticaretine Yön Verenler” isimli kitabı okuma şansım oldu. Günebakış Yayınları tarafından yayınlanan kitapta değerli ağabeyim Kenan Bıyık da yer alıyor. Bıyık kitapta hayat hikâyesi ve deneyimleri üzerine anekdotlar paylaşmış

BABAM CEMİYET VE TOPLUM ADAMIYDI
Kenan Bey, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
1956 yılında Rize’nin Müftü Mahallesi’nde dünyaya geldim. 4 erkek kardeşin en büyüğüyüm. Babam Yaşar Bıyık, ben 14 yaşında iken 1970 yılında vefat etti. Babam çok sosyal bir adamdı. Yaşar Bıyık, Rize ve Türkiye’de cemiyet ve toplum adamıydı. Fevkalade gurur duyabileceğimiz biriydi. Baba sevgisini pek göremedik. Babamı anınca gözlerim dolar. Çünkü bize çok kaliteli bir miras bıraktı. Mekânı cennet olsun. Ben doğunca ilk çocuğum okuyacak diye Bond çanta almış. İstanbul’a gitmiş, oradan o çantayı almış. Hâlâ o çantayı saklarız. Babam okumaya meraklıydı. Her gün iki gazeteyi sonuna kadar okurdu. Akşamları babamın önünde gazetesi olmazsa kızardı. Okuma merakı oradan başlamıştı bizde.

BOND ÇANTA DÖNÜM NOKTASI OLDU
Rize’de, dedemin, amcalarımın işlettiği sebze meyve komisyonculuğu yapılan dükkânımız vardı. Rize’de 45 çay fabrikası vardı. Fındıklı’dan Kalkandere’ye kadar bütün çay fabrikaları güvenli buldukları için bizden alışveriş yapardı. Kendileri tartıp kendileri alırdı, işimiz çok iyiydi. Babam, ben 14 yaşındayken ölünce ya okumayı seçecektik ya da o dükkânı idare edecektik. Babamın bana o Bond çantayı alması bizim için dönüm noktası oldu. Okumayı seçtik. Rize’de o dükkân olunca okuyamayacaktık. Bir yol vardı. Annemin babası Hacı Salih Yılmaz dedem Trabzon’da Zirai Mücadele Müdürlüğü yapıyordu. Kendisi Rize’de çay tarımının öncülerindendir. Şu anda Trabzon Baro binasının olduğu bina, Zirai Mücadele Müdürlüğüydü. Dedem, babamın böyle bir vasiyeti olunca beni Rize’den alıp Trabzon’a getirdi. Benim Trabzon maceram başlamış oldu.

32 YIL RİZE VE TRABZON’A HİZMET VERDİK
Artık 14 yaşında ve Trabzon’dasınız. Trabzon’daki hayatınızı dinleyelim.
Karma Ortaokuluna başladım. Okul bitti ardından Trabzon Lisesine başladım. Üniversitede Jeoloji Mühendisliği okudum, ikinci üniversitem Gazi Üniversitesi’ydi. Pedagoji eğitimi aldım. Bu arada ihtilal oldu ve okul dönemi süresiz uzatıldı. Çok şükür biz burada Trabzonlu, Rizeli olarak Trabzon ile Rize arasındaki kaynaşmayı sağlayan insanlardan biri olarak o dönemlerde cemiyet hayatına girdik. Mezun oldum. İş yok o zaman. Kadrolar durdurulmuştu. Kendimi Ankara’da buldum ve o ara 1979 yılında evlendim. Dedem Salih Yılmaz, 1975’te emekli olup Ankara’ya yerleşmişti. Dayımın kızıyla evliyim. Eşim Safiye Hanım anaçtır. Kardeşlerime sevdalıdır. Bizim hayatımızın önemli dönüm noktaları; dedem, annem ve eşimdir. Otuz iki yıl Yılmaz Dershanesi olarak Trabzon ve Rize’de hizmet verdik.

KASTELLİ BİZİ DE ETKİLEDİ
Ankara’da inşaat yapmaya başladık. O dönemde Kastelli olayları vardı. Kastelli olayları olunca herkes dairesini satıp Kastelli’ye yatırıyordu. Şanssızlığımız vardı. Fakat ben yerimde duramıyordum. O ara askerliğimi yaptım. Dönüşte teyzemin çocukları olan Ayhan Yılmaz ve Gürhan Yılmaz, Yılmaz Dershanesinin sahipleriydi ve bu işi devam ettiriyorlardı. Bana tekrar Trabzon’da çalışmam için bir teklifte bulundular. ‘Gel, biz bu işleri büyütüyoruz, bir dershane daha açıyoruz. Bu kurumun başına sen geç.’ dediler. Ben de onları kıramadım. Geldim burada kiralık ev tuttum, o gün tekrar Trabzon’a (1984 yılında) dönüşümüz oldu. Gazipaşa Caddesi’nde Yılmaz Dershanesi vardı. Müdürlük yapıyordum. Köşk Lisesi vardı. 12 Eylül Darbesi’nden sonra dershanelerin kapanma durumu oldu. Köşk Lisesini ve dershaneleri idare ediyordum. Ayhan ve Gürhan Hocalarımız bırakma kararı aldılar. Böylece dershaneyi satın aldık. Kısa bir süre sonra Uzun Sokak’ta modern binamıza taşındık. 2012 yılına kadar 32 yıl Yılmaz Dershanesi olarak Rize ve Trabzon’da eğitim-öğretim hizmeti verdik.

SİGARA İÇEN ÖĞRETMENİ DERSHANEMDE ÇALIŞTIRMADIM
Trabzon eğitimine 30 yılı aşkın hizmet verdiniz…
Ben sigara içen öğretmeni bile dershanemde hiçbir zaman çalıştırmadım. Bu bir gerçek. Sigara içmek artık kurumlarda yasak ama biz 1980’den itibaren sigara içen öğretmene görev vermezdik. Bu konuda ayrımcılık yaptım. Zira öğretmen, ideal ve örnek olması gereken kişidir. Çok şükür bugün hangi taşı kaldırsan Yılmaz Dershanesinin bir adını bulursunuz. Bundan mutluyuz. Dershaneleri kapatma kararı aldıktan sonra Arıkanlı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın İbrahim Arıkan’ın daveti üzerine İstanbul’a yerleştim. Arıkanlı Holding Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı olarak MEF Üniversitesini kurma çalışmalarına katıldım.

GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTIK
TTSO Meclis Üyeliği’ne gelelim… Neden ve nasıl meclis üyesi seçildiniz?
TTSO’da Meclis Başkanı Ali Osman Ulusoy’un bir özelliği vardı. Ali Osman ağabey, emekli öğretmenlere her yıl yemek verirdi. O yılın emekli öğretmenlerini tespit ederdi. Bunu benimle paylaştı. Ben de çok güzel bir organizasyon yaptım. Emekli öğretmenlere yemek verdik. Oradaki organizasyonumla kaynaşmamız oldu. Kendisi bana, “Sen bir dahaki dönem, grubundan meclis üyesi ol.” dedi. Süleyman Hacısalihoğlu, Hasan Bektaş, birkaç arkadaşımız daha vardı. Meclise girince Şadan Eren ile Suat Hacısalihoğlu’nun başkanlık yarışı olduğunu gördük. Ben Suat Bey’i hiç tanımıyordum. Şadan Bey ile daha bir haşır neşirdik. Fakat biz bir grup kararı aldık. ‘Biz hiçbir gruba dâhil olmayalım. Nasıl olsa bize gelecekler, dinleyelim.’ dedik. Ona göre karar verecektik. Diğer meclis üyesi arkadaşım, Şadan Eren’i destekleme kararı almıştı. Bir gün beni Suat Hacısalihoğlu aradı, ‘Görüşebilir miyiz?’ dedi. Ben de Suat Bey’i beğeniyordum. Gittim baktım ki o zaman 52 meclis üyesi var. Suat Bey bana, ‘Senin grubundan bir kişi Şadan Bey’in listesine girdi. Sen de bizim listemizde yer al.’ dedi. Ben, ‘Arkadaşlarımla görüşeyim.’ dedim. Ben de gidip Süleyman Hacısalihoğlu’na, Hasan Bektaş’a, ‘Bizim gruptan mutlaka yönetimde bir kişi oluyor. Kenan Bey sen de Suat Bey’in listesine gir.’ dediler. Ben de onların onayını alarak Suat Bey’in listesine girdim. Pazar günü meclis salonunda seçim var. Seçim günü Şadan Eren’ in listesi 26’ya 25 kazandı. Yani bir oyla kazandı. Sayın Eren kazanınca biz ‘kaybettik’ diye salondan ayrılıyordum. Hükümet komiserinin Kenan Bıyık diye bağırdığını duydum. Şadan Bey’in yönetim kurulu listesin den 3 kişiyi çizerek benim ismimi yazmışlar. Bu sefer, ben Şadan Bey’in listesine girdim. Bana burada istifa etmek görevi düşerdi. ‘Ekibiyle çalışacak’ diyerek ben de gittim istifa dilekçemi yazdım. ‘Ben bu yönet im den istifa ediyorum.’ dedim. Etik anlayışım bunu gerektiriyordu. Fakat Şadan Eren buna izin vermedi. Benim istifa kâğıdımı yırttı. ‘En fazla oy alan kişi olarak seninle çalışmak istiyorum.’ dedi. Bu davranış beni çok mutlu etti. Teşekkür ettim. Yönetime girmiş oldum. Ben orada hayatımın en onurlu davranışlarından birini yaşadım. Sayın Meclis Başkanımız Ali Osman Ulusoy beni önerdi ve seçimle Yönetim Kurulu Başkan Vekili oldum. 4 yıl da Meclis Başkan Vekilliği yaptım. Oda’ya hiçbir gün siyaset girmedi. TTSO’da toplam 16 yıl görev yapmışımdır. Gecemizi gündüzümüze katarak çalıştık. TTSO’nun altın yıllarıydı.

BAŞKANLIK İÇİN ARKADAŞLARIM BENİ CESARETLENDİRDİ
Siyasete girişiniz nasıl oldu1? Biraz ondan bahsedelim.
Bir Kurban Bayramı’nda (1994’te) Rize’ye gittim. İstanbul’dan gelen misafirlerim, ‘Beklemekten bıktık, bize balık yedir.’ dediler’. Rize merkezinde kütüphane var, balık yiyeceğiz. Kurban kesilmiş ortalık pis, temizlik yapılmamış. ‘Bu hal Rize’ye yakışıyor mu? Biz nasıl burada balık yiyeceğiz?’ dediler. Tam o esnada Rahmetli Memiş Usta (belediye başkanı) geçiyordu. Dedim ki ‘Belediye başkanı geçiyor ona söyleyin eleştiriye açık biriydi. ‘Başkanım gel.’ dedim; geldi. Misafirlerimiz ‘Burası niye bu kadar pis?’ dedi. Memiş Usta şöyle dedi: “Paranız var mı diye soruyor musunuz? Ben mesai ücreti veremiyorum, Bayramdan sonra temizlik yapacağız”. Biraz üsteleyince de ‘Çok biliyorsan gel de yap.’ dedi. Bunun üzerine bir arkadaşım bana, ‘Sen niye belediye başkanı olmuyorsun?” dedi. Ben eğitimciyim deyince bana; aynı zamanda mühendissin, yaparsın dediler. Ve 1994’te Rize Belediye Başkan Adayı oldum.

BİREYSEL OLARAK YEŞİL YOLA KARŞI DEĞİLİM
Karadeniz’in geleceğini nasıl görüyorsunuz? Özellikle turizm açısından değerlendirir misiniz?
Yeşil Yol turizm yoludur. Yeşil Yolu 9O’lı yıllarda konuşuyorduk. Hevesle konuşuyorduk. Yayla yolları ne güzel olacak diyorduk. İsviçre örneğini veriyorduk. İsviçre’de tren dik açıyla çıkıp kayak merkezlerine ulaşıyordu. Bu alandaki çalışmalarımız durdu. DOKAP diye bir şey buzdolabına kondu. Kimse ilgilenmedi. Şimdi Ekrem Yüce biraz canlandırmaya çalışıyor. Onun çalışkanlığını ve girişimciliğini bilirim. Yayla yolları, yol konusu Yeşil Yol ismiyle tekrar gündeme geldi. Bana TTSO bayramlaşmasında yolunuz yok ama Yeşil Yola karşı çıkıyorsunuz dediler. Konuyu gayet iyi biliyordum. “Yeşil Yola karşı değiliz, yol yapıldığı zaman herkes dua da eder. 5 milli parka, doğanın tahrip edil meşine ve ihalenin usulsüzlüğüne karşı çıkıyoruz. Bireysel olarak Yeşil Yola karşı değilim.” dedim.

KILIÇDAROĞLU BANA TEŞEKKÜR ETTİ
Ama bu çıkışınız şok etkisi yaptı. Trabzon’da partiniz farklı eylemlerin içindeydi.
Bana bu konuşmamdan dolayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu teşekkür etti. Genel Başkan’a olayı anlattım. Ramazanın son günü 1500 kişiye iftar verdik. Bana orada İstanbul’dan gelen muhtarlar’ ‘Neden yola karşı çıkıyorsunuz?’ dediler. ‘Biz yola karşı değiliz.’ dedim. Bunlar Rizeli. CHP olarak bu yola neden karşı çıkıyorsunuz diye tepki gösteriyorlardı. Ben de onlara izah ettim. Bütün yaptıklarımı da Genel Başkan’a izah ettim. Teşekkür etti. ‘Doğrusunu söylüyorsun.’ dedi. Rize’ye sıra gelince mi karşı çıkacağız, böyle bir şey olabilir mi? Birey olarak mühendis-eğitimci olarak insanlığa hizmet edecek bu yola nasıl karşı çıkarım? Usulsüzlük varsa bu tartışılır. Hukuk devletiyiz, gereken yapılır. TTSO bu yolu 25 sene önce tartışmaya başlamıştı.

DEMİR YOLU TRENİNİ KAÇIRDIK!
‘ Demir yolu hayat verir mi buraya?
Çokça tartışmamıza rağmen demir yolu trenini kaçırdık. Demir yolunun olmasını kim istemez? Mutlaka çok isteriz de hangi şekilde? Belki Yeşil Yoldan sonra Yeşil Yolun arasına demir yolu olabilir mi? Eğer doğayı bozmayacaksa tren yolunun Yeşil Yoldan geçmesini isterim. Bunu istemem vatandaş olarak hakkım. Torunlarımıza iyi bir miras bırakmamız lazım. Çünkü bu ülkeyi torunlarımızdan ödünç aldık. Bunun yapılması çok zor değildir.
Rahmetli Üzeyir Garih’i bu şehirde TTSO olarak ağırladık. Bir gü nümü onunla geçirdim. Onun bana söylediğini not almışımdır. Bu şehre 20 yıl önce 6 ayda doğal gazı getiririm demişti. Trabzon’un yarısında hâlâ doğal gaz yok. Bir türlü ihale tamamlanamıyor.

BU ŞEHRİ BÜYÜK DÜŞÜNEN İNSANLAR YÖNETMELİDİR
Demir yolunu İsviçre yapıyor, Rusya yapıyor biz niye yapamaya hm? Bu şehri büyük düşünen insanlar yönetmelidir. Kısır çekişmelerden kurtulmalıyız. Çoğu konularda siyaseten Trabzon menfaatinde birleşilir. Ancak Rize’de bunu yapamazsınız. Rize’nin menfaatleri konusunda Rizeliler bir araya gelemezler. Rize’de her şey siyasallaşmış. Muhalefetin 38 yıldır milletvekili çıkaramamasının nedeni başbakanların Rizeli olmasıdır. Trabzon’da muhalefet her zaman etkilidir. Yapıcı muhalefet o ile çok şey katar, istikrarın içinde muhalefet vardır. ANAP zamanında da benimsemedi. Başbakanlar çıkıyor ama gelin görün ki Mehmet Haberal’ı seçmediler. Trabzon’da ise Volkan Canalioğlu seçildi. Demir yolu konusunda STK’ların tamamı birleşip Ankara’ya baskı yapması lazım. Biz bunu beceririz. STK’lar siyaset üstü olup, o şehrin menfaati konusunda gerek iktidara gerek muhalefete yardımcı olmalıdır. Trabzon’un marka şehir olması noktasında bu konu çok önemlidir.

Gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Ömrünü eğitime ve siyasete adamış bir hizmet adamı olarak gelecek nesle tavsiyem; önce devletini, sonra annesi ve bahasını, daha sonra da hangi işi yapıyorlarsa onu sevmelerini tavsiye ederim.

Fatih Sultan KAR / İST.

İlk yorumu siz yazın