KIBRIS’TA YAPILAN TGF 55. BAŞKANLAR KONSEYİ SONUÇ BİLDİRGESİ

İSMET KÖSOĞLU Girne’den bildiriyor KIBRIS’TA YAPILAN TGF 55. BAŞKANLAR KONSEYİ SONUÇ BİLDİRGESİ Rize’den RİGADER Başkanı Faik Bakoğlu ve İsmet Kösoğlu’nun katıldığı 55.başkanlar Konsey toplantısı Kıbrıs Girne’de yapıldı. TGF 55. Başkanlar Konseyi Toplantısı’nda oy birliği ile alınan karar sonucu oluşan sonuç bildirgesi şöyle: 1-Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘‘Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız..

Tarih : Okunma : 18 Defa Okundu... Yorum Yap

İSMET KÖSOĞLU Girne’den bildiriyor

KIBRIS’TA YAPILAN TGF 55. BAŞKANLAR KONSEYİ SONUÇ BİLDİRGESİ

Rize’den RİGADER Başkanı Faik Bakoğlu ve İsmet Kösoğlu’nun katıldığı 55.başkanlar Konsey toplantısı Kıbrıs Girne’de yapıldı. TGF 55. Başkanlar Konseyi Toplantısı’nda oy birliği ile alınan karar sonucu oluşan sonuç bildirgesi şöyle:

1-Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘‘Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir…’’ diyerek büyük önem atfettiği, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Anavatanımız için stratejik önemi asla yadsınamaz. Ada’da yaşayan, 1974 Barış Harekatı’na kadar onulmaz acılar yaşayan, kanlı infazlarla soykırıma tabi tutulan Kıbrıslı kardeşlerimizle ebediyen devam edeceğini bildiğimiz ortak değerlerimiz de asla inkar edilemez. Sadece bu iki büyük neden bile Türkiye ile KKTC arasındaki kopmaz bağı tarif etmek için yeterliyken; Rum tarafının, Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan müzakerelerde sergilediği uzlaşmaz tutumun gerçek niyetleri ortaya koyduğunu belirtiyor, tam bin küsur yıllık tarihe sahip Kıbrıs’taki Türk halkını yok sayan tavrını şiddetle kınıyoruz.

2-Kıbrıs’ın tarihinde Türklerin yeri Rumlar henüz Ada’ya yerleştirilmeden çok ama çok öncesine dayanır. Kıbrıs ilk olarak Venedikliler tarafından Osmanlılara kiralanmış, böylece Türklerin Kıbrıs’taki mevcudiyeti ete kemiğe bürünmüştür. Bu nedenle; sözde Yunan ‘Megalo İdea’sında iddia edildiği gibi Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı, gerçekleşmesi olanaksız bir ütopyadan öteye gitmeyecek, Ada’daki iki halkın bir arada eşit hak ve hukuk idealleri çerçevesinde yaşama taleplerini hiç bir zaman karşılamayacaktır. Rum tarafı, er ya da geç bu gerçeği kabullenmek zorundadır. Evrensel insan hak ve özgürlüklere inanan, halkların kendi kaderini tayin etme hürriyetini savunan çağdaş dünya ülkeleri de Kıbrıs Türk Halkının Ada’daki varlığını yadsımamalı; bir arada ve eşit koşullarda özgür ve bağımsız olarak yaşama taleplerine saygı duyarak destek olmalıdırlar. Bu bağlamda KKTC’ye uygulanan sosyal, siyasi, ekonomik ve hatta sportif ambargo ve kısıtlamalar tümden kaldırılmalıdır.

3-TGF’nin Türk Dünyası’na yönelik çalışmaları, özellikle Türk Dünyası çatısı altındaki gazetecilerin mesleki faaliyetlerini paylaşabilmeleri açısından ortak hareket etmeleri amacıyla gerçekleştirdiği etkinlikler, Kıbrıs’ı da kapsayacak biçimde geliştirilmeli, genişletilmelidir. Birincisi Eskişehir’de, İkincisi Tataristan’ın Başkenti Kazan şehrinde, Üçüncüsü de

Kazakistan’ın Türkistan kentinde yapılan “Türk Dünyası Gazeteciler Şurası”nın Dördüncüsünün Kıbrıs’ta yapılması, KKTC’nin tanıtımı ve tanınırlılığına katkı anlamında büyük önem taşımaktadır. 2018 Yılı içerisinde düzenlenmesi planlanan Şura’nın, Kıbrıs’ta yapılabilmesi için gerekli sorumluluk ve duyarlılık gösterilmeli, resmi ve özel tüm kurum ya da kuruluşlar nezdinde şimdiden harekete geçilmelidir.

4-Anavatan’dan Ada’ya denizin altından su getirilmesi, kabul edilmesi gerekir ki, tarihi bir olaydır. Dünya tarihinde bir başka örneği olmayan bu proje, ülkemizin prestiji olmuştur ve başka ülkelerce de talep edilmeye başlanmıştır. Gerçek olan şu ki; Türkiye dünyanın çeşitli ülkelerinde gerçekleştireceği bu projenin benzerleri ile hazinesine ekonomik girdi de sağlayacaktır. Türkiye’nin Yavru vatan’a getirdiği bu su üzerinde Ada’da menfi yönde spekülasyonların yapılması ise üzücüdür, bir o kadar da kasıtlıdır. Anavatan’ın bu ve bunun gibi tüm dünyada ses getirerek prestij yaratan tarihsel yatırımları üzerinde yapılmak istenen karalama kampanyalarına fırsat verilmemeli, tam tersine bu tür projeler teşvik edilip desteklenmelidir.

5-Ülkelerin kalkınmasındaki en önemli değerlerden biri hiç kuşkusuz turizmdir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de gerek İslam Dünyası ve gerekse Hıristiyan âlemi açısından çok önemli bir potansiyele sahiptir. KKTC’de bu konuda çalıştayların yapılması ve kültür turlarının teşvik edilerek gerçekleştirilmesi çok yararlı olacaktır. Aynı şekilde Barış Harekâtı’nda şehit ve gazi olanların aileleri ile ilgili özel çalışmalar yapılmalı, her birine hak ettikleri değerin verildiği, örnek gösterilebilecek anlamlı etkinliklerle gösterilmelidir.

6-Basın meslek kuruluşlarının bayramlarda ve özel günlerde çıkardığı gazeteler, ticari amaçlı olmayıp, ilgili derneğe gelir getirme amacı taşımaktadır. Basın İlan Kurumu Resmi İlan Yönetmeliği’ne bu gazeteler için meslek kuruluşları lehine özel hükümler getirmeli, öncelikle de yüzde 15 oranındaki kurum payının kaldırılması sağlanmalıdır. Ayrıca meslek odaları ile derneklerin vefat, başsağlığı ve teşekkür gibi sosyal ihtiyaç gereği verdikleri ilanlar da resmi ilan kapsamından çıkartılmalıdır.

7- RTÜK’ün hizmetlerine dayanak teşkil eden 6112 sayılı kanunda geçen “Medya Hizmetleri Sağlayıcıları” ifadesinin yanlış yorumlanması haksızlıklara yol açmaktadır. Bu ifadeye göre Anadolu daki herhangi bir yayıncı kuruluşu, reklam bütçeleri milyon dolarları bulan büyük radyo tv kanalları ile eş tutulmaktadır. Söz gelimi; 1 megabitlik yayının kira bedeli 6000 Amerikan Doları. En az 3 megabitlik yayın gücü alınma zorunluluğu olması nedeniyle en düşük kira bedeli doğal olarak 18.000 Dolar artı

KDV’ye çıkıyor. Hinterlandı ve ekonomik olanakları çok daha geniş olan yaygın medya kanalları ile Anadolu’daki yayın kuruluşlarının aynı terazide tartılmaya devam edilme yanlışlığından vazgeçilmeli, somut bir rapor oluşturularak gerekli düzenleme girişimleri derhal başlatılmalıdır.

8-Hiç kuşku yok ki; kamu spotları son derece yararlıdır ve herhangi bir konuda kamuoyu oluşturulabilmesi için de elbette ki gereklidir. Ancak ülkemizdeki 21 bakanlığın, her biri 90’ar dakikadan birer kamu spotu yayınlattırdıklarını düşünürsek, bu durum aylık ortalama 500 ila 1000 dakika arasında zorunlu yayın anlamına geliyor. Üstelik buna bazen de kamu yararı görülen çizgi filmler de dahil ediliyor. Bedelsiz yapılan bu zorunlu yayınların, ücretli olduğu var sayılıp reklam bedelleri hesaplandığında gerçekten çok uçuk rakamlar ortaya çıkıyor. Sonuç olarak; kamu spotları ile ilgili yayıncı kuruluşlar yararına bir uygulamanın getirilmesi, en azından herhangi bir bedel ödenmese bile, uydu kirası karşılığı olarak TÜRKSAT ile mahsuplaşma imkanının tanınması, özellikle Anadolu yayıncılarını rahatlatan bir girişim olacaktır.

9-İnternet medyası ile ilgili düzenlemeleri içeren tasarının halen daha yasalaşmamış olması, bu alanda yaşanan boşluğun giderek derinleşmesine neden olmaktadır. Kural, kaide tanımaz bir mecranın önüne geçmek ve bundan kaynaklanan çeşitli mağduriyetleri ortadan kaldırmanın tek yolu, Meclis komisyonlarında bekletilmekte olan internet medya yasa tasarısının kabul edilerek yürürlüğe girmesinden geçmektedir. TGF, gerek bu kanuna son şeklinin verilmesinde, gerekse internet medyasında görev yapan gazetecilerin meslek eğitimi desteği almalarıyla ilgili çalışmalarda görev üstlenmeye her zaman hazırdır.

10-Aynı şekilde 2017 yılı için hazırlanan resmi ilan tarifesinin, yıl sonu gelmesine rağmen halen daha imzalanmayıp Bakanlar Kurulu’nda bekletilmesi, zaten ekonomik açmazlar içinde mücadele eden yazılı basının işini iyice zorlaştırmış, maddi manevi mağduriyetlere yol açmıştır. Konunun aciliyeti elzemdir ve 2018 yılı tarifesini de kapsayıp kayıpları giderecek şekilde, yeniden düzenlenerek Bakanlar Kurulu’ndan bir an önce geçirilmesi, özellikle Anadolu basını açısından büyük önem taşımaktadır.

11-Basın İlan Kurumu’nun, gazetelerin denetlenmesini düzenleyen yönetmeliğin 79. Maddesi ile ile ilgili muğlâklığın giderilmemiş olması, denetleme kurulunun oluşturulmasında haklı olarak kafa karışıklığına neden olmaktadır. Söz konusu maddedeki ilgili ifade, “Gazete sahiplerinin 3. dereceye kadar akrabaları denetleme kurulunda yer alabilir ancak kendi gazetelerini denetleyemez” şeklinde değiştirilerek yeniden düzenlenmelidir.

İlk yorumu siz yazın