Güzel ülkemiz çeşitli doğal afetler ve deprem ülkesi olduğunu, her halde bilmeyen yoktur. Her defasında öyledir. Afet kapımıza gelir. Ahlar vahlar… Allah’tan rahmet diliyoruz. Kriz Komiteleri kurulur. Gerçekten de, ülke olarak, bu alanda çok üstünüz. Dramatik anlar yaşarız. Ama bir iki günde hepsi geçer gider. Ve inşallah son olur dileriz. Vefat edenlere Allah’tan rahmet dileriz…
Güzel ülkemiz çeşitli doğal afetler ve deprem ülkesi olduğunu, her halde bilmeyen yoktur. Her defasında öyledir.
Afet kapımıza gelir. Ahlar vahlar… Allah’tan rahmet diliyoruz.
Kriz Komiteleri kurulur. Gerçekten de, ülke olarak, bu alanda çok üstünüz. Dramatik anlar yaşarız. Ama bir iki günde hepsi geçer gider.
Ve inşallah son olur dileriz. Vefat edenlere Allah’tan rahmet dileriz. Unutulur.
1960’lı yıllarda, Zümrüt Rize’mizin deniz kıyıları, mühendislik kaidelerine uymayan, sağdan soldan çıkan, ne kadar malzeme ve atık varsa, denize dökülür ve adına dolgu denir. Kazanılan alanlarda, doğal afetlere ve depremle ilişkisi hesap edilmeyen gökdelenler dikilir bu dolgularda.
Yapı emniyetinde üç esas olumsuz faktör vardır:
1. Deprem, yapılarımıza yatay etkir ve sallayarak yıkmaya çalışır.
2. İkinci olarak, bunun üzerine bir de, deniz hidrodinamik etkisi eklenir üzerine. Bu yatay olumsuz kuvvet daha da büyür ve yıkıcı hale gelir.
3. Üçüncü bir olumsuz etki söz konusudur. Bu da, tuzlu deniz suyunun, yapı beton ve demirindeki olumsuz kimyasal korozyon etkisidir.
1960’lı yıllardan bu yana, yaklaşık 60 yılda, Rize dolgu alanındaki yapıların çok büyük bir kısmı, denizin tuzlu suyuyla iç içedir, beton malzeme iyice bozulmuş ve demir malzeme de paslanmıştır. Dolayısıyla, yapı malzemesinden en önemleri, beton ve demir iyice özelliğini kaybetmiştir.
Yapıların özelliğini kaybeden bu beton ve demir malzemesinden dolayı, Rize’de oluşacak, sadece, 3-4 şiddetindeki bir depremde, neler olacağını ifade etmek istemiyorum. Bu yazıdan açıkça anlaşılmıyor mu?
Allah saklasın. Böyle bir depremde, beton ve demir malzemesi yapısal özelliği kaybolmuş binalar, denizin dinamik etkisi ve deniz suyunun kimyasal etkisi de eklenince, felaket kapımızı çalacaktır.
İşte bir felaketi beklemeden, Zümrüt Rize’mizde, bir an önce, ‘’Kriz Komitesi’’ yerine, bir ‘’Risk Komitesi’’ oluşturup, yapısal dönüşüme başlamalıyız. Aksi halde, bu felaketler yakamızı bırakmayacak.
Artık yeter. Her defasında böyle derslerden bıktık. Ders istemiyoruz. Rize’deki dolgu alanında bu hareketi bekliyoruz.
Prof.Dr. Hızır Önsoy