Fatih Kar: RİZE KALKANDERELİ KİTAB-I DERYA CİHAN YAMAKOĞLU İLE GEÇMİŞE YOLCULUK

1940 yılında Rize’nin Kalkandere (Karadere) ilçesinde doğmuştur. İlk tahsilini Karadere’de orta tahsilini Rize Lisesi’nde ve yüksek tahsilini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamlamıştır (1963). Askerlik ve hâkimlik stajından sonra 1968-1975 yılları arasında Türkiye’nin çeşitli il ve ilçelerinde savcılık yapmıştır. 1975 yılında Adalet Bakanlığı merkez teşkilatında görevlendirilmiş ve kısa süre sonra Personel Genel Müdür Baş Yardımcılığı’na atanmıştır…

Tarih : Okunma : 84 Defa Okundu... Yorum Yap


1940 yılında Rize’nin Kalkandere (Karadere) ilçesinde doğmuştur. İlk tahsilini Karadere’de orta tahsilini Rize Lisesi’nde ve yüksek tahsilini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamlamıştır (1963). Askerlik ve hâkimlik stajından sonra 1968-1975 yılları arasında Türkiye’nin çeşitli il ve ilçelerinde savcılık yapmıştır. 1975 yılında Adalet Bakanlığı merkez teşkilatında görevlendirilmiş ve kısa süre sonra Personel Genel Müdür Baş Yardımcılığı’na atanmıştır. 1978 yılından 1984 yılına kadar kısa sürelerle yedi ayrı ilde savcılık yapmıştır. 1984 yılında yeniden Adalet Bakanlığı Tetkik Hakimliği görevine atanmış ve bunu 1990 yılına kadar devam ettirmiştir.

Konferansları ve kitaplarıyla aydınlatıyor
Yargı hayatında geçen on beş yıldan sonra 1990 yılında Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü’ne atanmıştır. 1993 yılında Başbakanlık Müşavirliği’ne atanmıştır. 2000 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müşavirliği’nden emekli olmuştur. Kendi ilçesinden Vesile Akgün ile 1957 yılında evlenmiş olup sekiz çocuk sahibidirler. Gerek Adalet Bakanlığı gerekse Başbakanlık ve Bayındırlık Bakanlığı’nda görevli olduğu sıralarda değişik orta ve yüksek tahsil kurumlarında öğretim görevlisi olarak hukuk ve sosyal bilim dallarında öğretim görevi almıştır ve aynı konularda konferanslar vermiştir. Birçok ulusal ve yerel televizyon ile radyolarda değişik (hukuk, sosyal, siyasal) konularda konferanslar vermiş ve vermektedir.

“İnsan İlişkileri” kitabı tavsiye edilmektedir
Öğretim görevlisi olarak, Polis Akademisi’nde üç yıl (1989-1991) Ceza Hukuku ve Kriminoloji derslerini vermiştir. Hakim Adayları Eğitim Merkezi’nde değişik hukuk dallarında ve özellikle hukuk ve ulusal kültür unsurları arasında uyum ve uzlaşmayı konu alan konferanslara katılmıştır. 1986 yılında kurulan Adalet Meslek Lisesi’nde, ‘İnsan İlişkileri’ ders kitabını yazmış ve eğitimini vermiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan aldığı teklif üzerine Ticaret Liseleri için ‘Beşeri Münasebetler’ ders kitabını yazmıştır. Bu kitap Devlet Kitapları serisinde MEB tarafından yayımlanmıştır. Bu eser; her dinden, inançtan, ırktan ve cinsiyetten ve her yaştan insanların (anne, baba, karı, koca, öğretmen, öğrenci, usta, çırak, tutuklu ve güvenlik görevlisi, hasta, hekim, hemşire, er, subay, amir, memur, yönetici, yönetilen, işçi, işveren, genç, yaşlı, evli, bekar, zengin, fakir) aralarındaki ilişkileri insanca yürütmek için herkese yararlı olacak şekilde geliştirilerek “Ailede, Toplumda, İş Ve Devlet Hayatında İnsan İlişkileri” adıyla ayrı bir eser olarak yayımlanmış olup Milli Eğitim, İçişleri ve Sağlık Bakanlıklarınca tavsiye edilmiştir. Bu kitabın Türkmence’ye uyarlanmış şekli Türmenistan’da yayımlanmak üzeredir. Ayrıca müteveffa İngiliz Prof. Ericson’nun da tavsiyesine uyarak başta İngilizce olmak üzere batı dillerine tercümesi ve internetle diğer insanlara ulaştırılması için çalışmalar sürdürülmektedir.

Kitapları mahkumlara dağıtıldı
1985 yılında ilk baskısı yapılan bu eserin 1993 yılında on dördüncü baskısı yapılmış bulunmaktadır. Ayrıca ve özellikle kamu kurumları ile, iş için yüz yüze gelen insanlara karşı yürütülen gayri insani iş ve ilişkileri açıklayan “İnsan İlişkileri ve İnsana Yakışmayan Davranışlar” adlı eser, Dışişleri Bakanlığı tarafından uzun bir yazı ile Adalet Bakanlığı’na tavsiye edilmiş ve kurum okullarında ve hizmet içi eğitimde ders olarak okutulması tavsiye edilmiştir. Bu yazı üzerine Adalet Bakanlığı bu kitabın on bin adedini okul ve ceza evlerine dağıtmıştır. Söz konusu eser; Emniyet Genel Müdürlüğü okul ve kurumlarına tavsiye edilerek kaynak kitap olarak kullanılması sağlanmıştır. Yazarın bu ve diğer eserlerine karşı resmi ve gayrı resmi ilgi artarak devam etmektedir. Halen piyasada olan eserleri, Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkezleri (DÖSİM) ile Diyanet Vakfı Yayınevleri yanında birçok kitapçıda satışa sunulmuş bulunmaktadır.

Araştırmacı-yazar Cihan Yamakoğlu anlatıyor:

Kalkandere’de kıtlık günleri
Rahmetli anamın deyişi ile Karakış’ın (Aralık ayı) on sekizinde Karadere’nin Medrese Mahallesi’nde dünyaya gelmişim. Anam, babamla on dört yaşında cami öğrencisi iken, babamın zoru ile evlenmiş. Anam bize çileli hayatını anlatırken ; ”O sıralarda bildiğim tek şey, rahmetli Asiye teyzemin ezberlettiği Yunus Emre’nin bazı ilahilerinden ibaretti,” demişti. Babam eli silahlı bir adamdı. Milli mücadele sırasında ağabeyleri ile Rize’yi terk ederek önce İstanbul’a, sonra İzmit’e ve oradan da Adapazarı’na gitmişler. Babam, İstanbul’da iken Meclis-i Mebusan azası Süleyman Paşa’nın muhafızlığında bulunmuş. İzmit’in İngiliz harp gemileri tarafından topa tutulmasında, akrabamız Tabur İmamı İbrahim Efendi’nin çetesinde olan amcam (Tahir oğlu) İsmail şehit olmuştu. Babam uzun yıllar bu diyarlarda kalmış ve üvey anamdan olan ağabeyimi ve ablalarımı da anam bakıp büyütmüştür. Anamın ilk on yıl çocuğu olmadığı için babam özellikle erkek çocuğu olması için birkaç defa evlenmişti. Çünkü canları namlunun ucunda imiş ve her an ölebilir olmaları karşısında aile ocaklarının sönmemesi için erkek çocuk çok gerekli imiş. Seferberlik, savaş ve kıtlık yıllarının birbirini kovaladığı o yıllarda babam evine dokuz yılda yalnızca on beş lira gönderebilmiş ve onun da yedi buçuk lirası vergiye gitmiş… Anam o günleri bize kendi ifadesi ile, “bu çileli, yokluk ve çaresizlik yıllarının en zor ve aklımı oynatacağım günlerimde, kimse yoksa evde, tarlalarda, meşelerde, tenha yerlerde ezberimde olan Yunus Emre’nin ilahilerini kendime göre en duyarlı ve ağlamaklı biçimde terennüm eder ve çıldırmaktan korunurdum” diye anlatırdı. Babam ise Rize’deki ikinci evliliğinden sonra Sakarya’ da bir başka evlilik daha yapmış, o evlilikten de orada bir oğlu daha olmuştu. O arada bir iki kuma daha eve gelmiş ve kısa sürede ayrılmışlardı.

Rize’den köye 25 kilometre yaya yürüyerek gelirlerdi
”Dualarıma on yıl boyunca hiçbir cevap alamadığım için, Allah beni unutmuştu galiba!…” diyen anamın, nihayet duaları işitilmiş olacak ki 1930 yılından itibaren çocukları olmaya başlamış ve dördüncü olarak da ben doğmuşum. Babam yine İzmit’e dönmüş ve annemi de yanına aldırmış. Fakat, rahmetli anam, “kaynanası -nenem- yalnız kaldı, beddua eder, mezarlarımıza Fatiha okuyanımız kalmadı, başımıza bin bela gelir” diye diye Rize’ye dönmemizi başardı! Babam da 1945 yılı içinde tekrar evlendi ve bu evlilikten de bir kız kardeşimiz daha doğdu. 1946 yılı Eylül ayı incir mevsiminde hiç tanımadığımız babamız, komşu Hasan Amca ile çıkıp gelmişti. O zamanlar Rize’den köye 25 kilometre yaya yürüyerek gelirlerdi. Bizim mahallenin Rize-Erzurum yolu olan cami tarafındaki yamacından gelmekte olan iki erkeği sığır çobanlığı yaptığı fındıklıktan ablam Hacer görmüş ve epeyce ırak olmasına rağmen babam olduğunu anlamıştı.

Gurbetten gelen babam kardeşimi tanımadı
Yazın evde kalan tek ve güzel sığırımız “Maşallah”ı dört nala önüne katarak Baba Kozna’sındaki devasa incir ağacının tepesinde gördüğü bize ” İşte bakın, caminin altından babam geliyor!” diye haykırdı. Tahir’le ben de tanımıyorduk. Heyecanlandık, incirden acele yere inip ablamla berber koşarak; biri babamız olan iki adamın yanına geldik. Ama ikisini de tanımıyorduk. Onlara baktık fötr şapkalı, cep saatli, zincirli, köstekli, ceketli, yelekli, mavi gözlü, uzun boylu, biraz yorgun, saçlarına ak düşmüş fakat dimdik duran adamı beğendik. Babalığa layık görüp öncelikle kucakladık. Babam ise beni tanımıştı ama üç yaşındaki kardeşim Tahir’i o yokken doğmuş olduğu için tanımadı. “Bu kimin çocuğu” diye sordu. 1946 yılından sonra babam ilk ve son hanımı annemden ve bizden bir daha ayrılmadı. Küçük anam, ikinci annem ve çocukları ayrı bir evde yaşamaktaydı. Rahmetli anam evlendikten yirmi yıl sonra da olsa eşine kavuşmuş oldu. Bu arada babam, Sakarya’daki oğlu Rasim ve en küçük kızı İzmit’teki Aslıhan ile de her zaman ilgilenmeye çalıştı.

Babam; Hopa ve Fındıklı’da karakol komutanlığı yaptı
Babam, Osmanlıca okur ve yazar, Karadere Rüştiyesi’nde birbuçuk yıl okumuş ve işgal üzerine tahsili orada kesilmiş ve Cumhuriyetle birlikte yeni yazıyı hemen öğrenmiş, gezip gördüğü yerler, tanıştığı insanlar ve değişik küçük memuriyetlerde bulunması sayesinde ” okumaya” son derece önem veren bir insandı. Askerliğini onbaşı rütbesinde Hopa ve Fındıklı’da karakol komutanı olarak yapmış ve Kafkasya sınır ötesinde Ankara’nın talimatı ile çok önemli görevler yaptığını söylemişti.

Kalkandere’nin üniversiteyi bitiren ilk genci
1951-52 döneminde ilkokulu bitirdim. Beni beşinci sınıfa bir yıl daha gönderdi. “Bir şeyler daha öğrenirsin” demişti. Derken, ilçede mısır satış mağazası açıldı ve babam orada altmış lira maaşlı memur oldu. Bunun otuz lirasını bana ayırdı ve Rize Ortaokulu’na kaydımı yaptırdı. Kalkandere’nin orta, lise ve üniversiteyi bitiren ilk genci oldum. Annem; örnek bir kadındı. Altı kuma da olsa sabretmiş ve babam da fırtınalı hayatında ondan hiç kopmamıştı ve son 1946-1983 yılları arası 37 yılı kesintisiz birlikte yaşamışlardır. Gemiye sonradan binenlerin çoğu ise birer birer inmişlerdi…

Biz bu şartlarda okuduk
1951 yılında Rize Ortaokulu’na siyah ilkokul önlüğü, beyaz yakalık ve “Gizlaved” kara lastik ayakkabı ile giden, galiba yalnız bendim. Harabe bir marangozhanenin üst katında üst üste dizilmiş ceviz tahtaları arasında, tavanı olmayan ve kiremitler arasından gece yıldızlar görülen odamsı bir yerde iki buçuk lira kira ile yerleştirilmiştik. Yatağımızı her akşam yere serip sabah kıvırıp kaldırıyorduk. Tuvaleti ve suyu yoktu. İhtiyaçlar için 400 metre aşağıda Orta Cami’nin helalarına gidiyorduk. Aylık yemek masrafı 15 lirayı geçmemeliydi. Hafta tatili Cumartesi-Pazar Kalkandere’ye gidebilirsem lokantada yemeyerek bu hesabı tutturabilirdim ve tutturdum. Ancak her hafta Kalkandere’ye kamyonla gidersem ayda sekiz lira gerekiyordu. Bizi parasız taşıyan iyiliksever kamyoncular rast gelirse mesele yok, fakat bazıları hiç affetmez, bir lira navlun isterdi ki çok defa da paramız olmazdı. Bu duruma düşmemek ve babamızın itibarını da sarsmamak için de kimselere fark ettirmeden kamyonun yanından sıyrılıp “tabana kuvvet” der, yaya olarak bu 25 km. yolu 4-5 saat içinde bazen de geç kaldığımız için kapkaranlık bir dünya içinde yürürdük.

Cihan Yamakoğlu’nun eserleri

Devlet Olmak İçin
(Türkiye’nin İnsan Yapısı. MEB Tavsiyeli. 4. Basım.1993 Ank.
Bu kitabın birinci baskısı 1983 yılında yapılmıştır. Genelde birçok ülkede, özelde Türkiye’de süregelen toplumsal ve siyasal değerler çatışmasının sebep ve sonuçları arasında bunun devletleşme ve gelişme üzerindeki olumsuz etkileri ile çözümleri ele alınmıştır.

Devlet Olmak için. (Aileden Devlet’e)
‘Devlet Olmak İçin’ adlı eser hacim büyüklüğü ve konu özelliği nazara alınarak ikiye ayrılarak geliştirilmiş ve ikinci baskısının birinci kitabı ‘Aileden Devlete’ ismi ile gerçek bir ‘Sosyal Devlet’e temel olarak hazırlanmıştır.

Türkiyenin İnsan Yapısı
‘Devlet Olmak İçin’ adlı eserin geliştirilmiş ikinci bölümüdür. Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde yaşayan azınlık toplumlar gerçeği ele alınmıştır. Azınlık olmanın hukuki, sosyal ve siyasal sıkıntılarının yok edilmesi ve genelde, devletin ana insan unsuru ile azınlıkların uyum ve uzlaşmasının sağlanması ve olabildiği en üst düzeyde azınlıkların vatandaşlık haklarından diğerleri kadar yararlanması için yapılması gerekenler ele alınmıştır.

İnsan İlişkileri
Bu kitabın yazılmasına yazarın Savcı olarak görev aldığı Kütahya Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki bir duruşmada karar verilmiştir. (1981-1984) Gözlemlenen bir konu bunu ilham etmiştir. Hukukçular daha çok hukuku ihlal etmiş ya da insanca yollarla hakkını alamadığına inanmış ve adliyeye başvuran insanlarla muhatap olur. Karşılaşılan bu insanlardan bazıları ile devletin her dairesinde karşılaşabiliriz. Ve bunlar ile aramızda bir selamlaşma da başlayabilir.
Beşeri Münasebetler. Ders Kitabı
Yukarıdaki çalışmaların yerinde bulunması sonucu Milli Eğitim Bakanlığı, belli bir müfredata göre bu ders kitabının hazırlanmasını istemiştir. Bu kitap üzerinde iki yıldan fazla çalışılarak Bakanlığa sunulmuştur. Talim ve Terbiye Kurulu’nda ders kitabı olarak onaylanarak, ‘Devlet Kitapları’ arasında yayımlanmıştır.

İnsan İlişkileri ve İnsana Yakışmayan Davranışlar. Dışişleri Bak. Tavsiyeli
Avrupa Konseyi, 1980’li yıllarda ve halen özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında insanlara, işkence ve gayri insani davranışların önlenmesi ile ilgili mevzuat gereğince üye ülkeleri denetim altına almıştır. İşkence ve gayri insani davranışlar ise, insanların aile ve toplum hayatından itibaren var olan patolojik ilişkilerdir.

Mahmut Esat Bozkurt’un Hayatı
Kültür Bakanlığı ‘Yüz Türk Büyüğü’ arasına aldığı Cumhuriyet’in ikinci Adalet Bakanı ve İstiklal Harbi’nde Ege Bölgesi Kuvayı Milliye Reisi Mahmut Esat Bozkurt’un hayatının yazılmasını; hem hukukçu, hem Adalet Bakanlığı mensubu ve hem de yazar olmam dolayısı ile bana teklif etti. Memnuniyetle kabul ettim. Mahmut Esat; Türk Hukuk Mektebini bitirdikten sonra, İsviçre (Friburg) Hukuk Fakültesi’ni de bitirmiştir (1918). Doktorasının konusu,’ Osmanlı Kapitülasyonlarının, Osmanlı Devleti tarafından tek taraflı olarak yürürlükten kaldırılabileceği’ idi. Bu tezi de kabul ettirmiştir.

Türk Kültürü Avrupa Topluluğu’nda
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olmasının, Türkiye’yi siyasal, sosyal (kültürel) açıdan nasıl etkileyeceğini irdelemektedir.(1989) Batının hangi sebeplerle Türkiye’nin tam üyeliğine hayır dediği ve neleri yaptığı taktirde tam üyeliğin tartışılabileceği gözler önüne serilmeye çalışılmıştır.

Türkler Yine Avrupa’da
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olmasının, Türkiye’yi siyasal, sosyal (kültürel) açıdan nasıl etkileyeceğini irdelemektedir.(1989) Batının hangi sebeplerle Türkiye’nin tam üyeliğine hayır dediği ve neleri yaptığı taktirde tam üyeliğin tartışılabileceği gözler önüne serilmeye çalışılmıştır.

Büyük Sınav İdeolojiler ve Uzlaşma
Yaklaşık ikiyüz yıldan beri insanlık, ideolojilerin egemenliğinde yaşamaktadır. Aydınlar, kendilerini toplumların yönetim biçimlerini tasarlamak, biçimlendirmek uygulamak, değerlerini kabul ettirmek ve gerekli gördüğü zaman değiştirmek için görevli ve sorumlu saymaktadırlar. Bir kısım ülke aydınları bunu ülke ve toplumlarının medeniyet ve kültürleri ile bağdaşık olarak yapmaktadır.

Derin Düşünce Düşüşte Anarşi ve Terör Yükselişte
Bu kitap yükselmek isteyen millet veya toplumlarla, adeta yıkılmak ve yok olmak isteyenlerin izlemiş oldukları yolları (metod) gözler önüne koymaya çalışmaktadır. Bu suretle günümüzde herhangi bir ülkedeki sosyal ve siyasal uygulamaların toplumu yükselmeye mi yoksa zayıflamaya, iç ve dış kargaşa ve anarşiye mi sürükleyeceğinin önceden görülmesine ışık tutulmaktadır.

Para Put İzm. Sistemlerin Sorgulanması ve Onarılması
Sistemlerin Sorgulanması ve Onarılması Ank-2001 Bu kitapta, ideolojik siyasal sistemlerin bünyelerinde taşıdıkları özürler belli başlıklar altında incelenmektedir. Başarılı ideolojik sistemler başlığı altında, Kalvenizm ve Pozitivizm incelendikten sonra, başarısız ideolojik sistemler arasında Rusya ve Osmanlı ideolojik sistemleri incelenmiştir.

Ortadoğu’da Barışla Savaşanlar
Mayıs 2003 tarihinde yayımlanabilen bu kitap için 1992-2003 arasında yaklaşık oniki yıl çalışma ve araştırmalar yapılmıştır. Başlangıçta Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile sınırlı olarak ele alınan bu çalışma ile Türkiye’nin ve özelde Güneydoğu Anadolu’nun bütün yönleri ile kalkınması ve diğer bölgelerle aynı gelişmişlik çizgisine gelmesi için neler yapılması gerektiği ve başarının şartları ve 1974 yılı Ortadoğu şartlarına göre planlanmış olan bu projenin değişen şartlara ayak uydurup uydurmadığı konuları ele alınmıştır.

Türkçe’nin Çiçekleri
Böyle bir kitabı 48 yıl emek verip Türkçemize hizmet için yazdık. Çünkü Türkçe, Türk Dünyasının varlığını yeniden ispatlamasını sağlayacak en önemli eserimizdir. İşte bu eseri korumalı, kollamalı ve geliştirmelidir. Bunun için de Dünya’nın her yanındaki değişik Türk lehçelerinden sözlü ve yazılı eserler toplanıp işlenmelidir. Bulunan ortak dil unsurları Türk Dil Hazinesine maledilmeli ve Türkçe konuşanların kullanımına sunulmalıdır.

Fatih Sultan KAR /İST

İlk yorumu siz yazın

betnis giriş
betnis
yakabet giriş